“Bir deneyimmiş meğer. Uzun zamandır açık olmasına rağmen denk gelememişiz. Üzgünüz.” Böyle romantik başladık işte. Mürver için; ”mevsiminde sebzelerin, mezelerin tütsülenmiş balık ve etler ile..
Ankara’da İtalya’yı bulduk: Bosco Caffe e Tiramisu
Kendimizi kaybettik. Yıllar önce, yaşamak için Roma’ya gittiğimde, tiramisunun o bildiğim muhallebi kıvamlı, kat kat sert kedi dilli, krem peynirli, Nescafeli bir şey olmadığını çok geçmeden..
Rakının en iyi dostudur sohbet… Haliyle Fıstık Ahmet Tanrıverdi’yi karşımızda bulmuşken rakı üzerine konuşmayacaktık da ne yapacaktık? Yaklaşık 40 yıllık meyhanecilik serüvenine ve yemek kültürüne..
Viyana tam anlamıyla kültür şehri, orası doğru. Bir müzeyi bir gün boyunca gezsen yine olur. Peki ya yemek? Şehir kültürünün bir parçası olan eski kafeler, restoranlar benim..
Aklımızı başımızdan alan tatlı durakları: İstikamet Paris!
Sabah kahvaltısını Milano’da, öğle yemeğini Paris’te, beş çayını Londra’da, akşam yemeğini New York’ta yiyebileceğiniz bir hayat düşünün… (Düşünemediler…) Olsun, neticede hayal kurmak serbest. Henüz tek..
O enginarlar ve vitrinde dönen yaprak sarmalar… Beşiktaş’ta kendi özel köşelerinde büyük lezzetler sunan belli başlı yerler var. Hepsine düzenli olarak dadanırım: Sıra beklemeyi göze..
İlk duyduğunuzda aklınızda Pokémon gibi bir şey canlanabilir ama alakası yok. Poke, fotoğrafta gördüğünüz gibi, leziz bir yemeğin adı. İki sene önce bir Londra seyahatimde..
İştahla dadandık. Yemekten her gün ilham alıyoruz. Sanat gibi tabaklardan, şeflerin tutkularından, tatlardan, kokulardan, hikayelerden… Sosyal medyanın en sevdiğimiz yanı ise başka dünyalara rahatlıkla açılan..
Ekşi maya ekmek arası avokado tostla başlayan sağlıklı yemek maceralarımız her geçen gün daha da ileri bir noktaya taşınıyor. Peki biz mi yediklerimize daha çok..
Yaklaşık iki sene önce keşfettim seni ama uzaktan. Öyle yanaşamadım kolay kolay, çünkü Ataşehir’desin. İki ay önce de, İtalyan kanımın bana verdiği toprak özleminden midir nedir,..
Deniz var sanırsın, halbuki yok. Bahsedilen mekan Ankara zaten, tabii ki yok. Oran’da bulunan mini minnacık bir meyhaneden bahsediyorum, ne önünde deniz manzarası ne yakınlarında…
Hayatımda unutamadığım bir kruvasan var: Paris Bastille’de bulunan Blé Sucré. Her ısırığında hamur birleşiyor ardından yavaşça geri açılıyordu. “Vay be işte gerçek kruvasan” bu olmalı..
Canımız bir süredir şu İstanbul’da başka yerler keşfetmek istiyor. İstemiyorum kardeşim hep aynı yerde kahve içmek, kahvaltı etmek! Uzun zamandır aklımızda olan, gitmeyi gözümüzde büyüttüğümüz..
İyi kahvenin peşinde: Türkiye’nin dört bir yanından kahvecilere dadandık
Her gün en az iki fincan kahve içiyoruz. En azından çoğumuz böyle. İçmiyorsak da ya “çarpıntı tutuyor” ya da “uyku kaçırıyor”. Ne yalan söyleyelim biz..
“Sıkıntı yok, hallolur” cümlesiyle bizi karşılayan Karadeniz; etkinden çıkmak ne de güç oldu bir bilsen! Çocukken resim dersinde çizdiğimiz dağların, vadilerin, derelerin, dağın eteğindeki kulübelerin..
Güzel sushi’nin peşinde uzun zamandır koşturuyoruz. Ne yalan söyleyelim, İstanbul’da sushi kültürünün iyice yayılması bizi pek mutlu ediyor. Hele bazı sushi’ciler var ki, adını duyduğumuz..
Kömür dediğimize bakmayın, oldukça sağlıklı bir trend bu. Her an her yerde karşımıza çıkıyor. Kozmetik ürünlerden yemeğe sıçrayan bu akım detoks sularında, hamburger ekmeklerinde, kreplerde,..
Yaz geliyor! Tamam, daha çok var hâlâ ama günün erken aydınlanıp geç kararmaya başladığını siz de fark etmişsinizdir muhtemelen. Nisan ayı almış başını tüm hızıyla..
Dadanizmin alt kollarından biri: Müdavimlik. Normalde balık sevmem. Yok yok aslında severim… Kılçıkla ilgili küçüklüğüme dayanan bir anı yüzünden balıktan uzun yıllar uzak yaşamıştım. Ondan..